Marmara Üniversitesi, Tıp Fakültesi

Merhaba, ben Türkan. Marmara Üniversitesi Tıp Fakültesi öğrencisiyim. Mina’nın Çocukları Projesini Pendik’te yürütüyorum. Bu proje hayatıma büyük bir deneyim kattı. Yaklaşık 1,5 yıldır içinde bulunduğum bu proje sürecinin birçok açıdan faydalı olduğunu söyleyebilirim. Öncelikle beraber vakit geçireceğimiz çocukla düzgün iletişim kurabilmek ve onun gelişimine katkıda bulunmak amacıyla düzenli olarak eğitimlere katıldım. Bu eğitimler kendi ilişkilerimi düzenlememde de çok yardımcı oldu. Kendimi tanımamı ve kendimi doğru bir şekilde ifade edebilmemi sağladı. Çocuklar için çabalayıp bir şeyler gerçekleştirebilmek eşsiz bir mutluluk benim için. Bir insanın hayatına, ondan önce, küçük bir çocuğun hayatına dokunabilmenin huzuru var içimde.

Projeye başlangıcımızdaki ilk aşamamız çocuğumuzu seçmek oldu. Genel kriterlerimiz; çocuğun sosyoekonomik düzeyinin düşük olması, belli bir yaş aralığı içerisinde yer alması, sürekli iletişim halinde kalacağı bir lokasyonda bulunması gerekiyordu. Bu noktalar ışığında ben de arkadaşlarımın yardımıyla Pendik’ten Alara ile tanıştım.

Alara tanıştığımızda 10 yaşındaydı, babasını yakın zamanda kaybetmişti. 9 yaşında erkek kardeşi var. İlk buluşmalarımızda çocuklarla iletişim kurarken onların çekindiklerini fark ettim. Kendilerini rahatça ifade etmiyorlardı veya söyleyecekleri bir şeyin eleştirilmesinden korkuyorlardı. Çünkü daha önce düşünceleri dikkate alınmamış çok da dinlenmemiş gibiydiler ama ben onları dinledikçe, onların sorularına cevap verdikçe ve tüm dikkatimi onlara ayırdığım için zamanla onlar da bana alıştılar ve o çekingen halleri kayboldu.

Alara ile çoğu zaman empati kurabildim. Ne yapacağımı, nasıl davranmam gerektiğini tam olarak bilemediğim zamanlarımız da oldu. Ama bunları katıldığım eğitimlerin de yardımıyla aşabildim. Özellikle de babası hakkında bir şeyler anlatırken gözleri dolduğunda daha hassas yaklaşımda bulundum. İlk buluşmamızda okumayı sevdiğini söylemişti ama sesli bir şekilde kitap okuduğumuz zaman okumasının çok da akıcı olmadığını fark ettim. Ben de bunun üzerine gitmeye karar verdim. Daha çok ve sık kitap okuması gerektiğini konuştuk. Annesi Sevda Hanım ile kitap okuma saati yapabileceklerini konuştuk, Çünkü çocuklar yetişkinlerden ne görüyorsa onları yapıyorlar, örnek alıyorlar. Sevda Hanım da bana hak verdi. Zaten Sevda Hanım çocukları için her şeyi yapmaya hazır bir kadın, çok güçlü. Eşinin de vefat etmesi ile hem annelik hem de babalık görevini üstlenmiş. Çocuklarının eğitimine çok önem veriyordu, en çok beni mutlu eden de bu oldu. Ama sadece çocukların ders düşünmelerini de istemiyordum. Tabi ki hobi edilmeleri de gerekiyordu, ilgi alanlarını öğrenmeye çalıştım. Alara resim yapmayı sevdiğini söyledi. Birlikte resim yaptık, satranç oynadık, origamiden birçok şekil yaptık. El becerilerini geliştirmeye ve yeni hobiler edinmelerini sağlamaya çalıştım.

Bunun dışında zaten hayvanları seviyordu Alara ama hayvanlara aynı zamanda su da koyabileceğimizi söyledim. Bu şekilde yardımınız dokunabilirdi. Yoğurt kapları biriktirdi ve kapının önüne bıraktık birlikte. Görüştüğümüz süre boyunca olumlu yönlerini keşfetmesini sağlamaya çalıştım. Geleceğe dair ne olmak istediğini, nasıl bir hayat yaşamak istediğini sordum. Çocukların seçtiği mesleği annelerinin müdahale etmemesi çok hoşuma gitti. Çünkü tamamen kendi isteklerini belirtiyorlardı. Alara öğretmen olmak istediğini söyledi.

Yeni sınıfa başlarken Alara’nın okul değiştirmesi gerekiyordu, yeni okula geçeceği için korkuları vardı, stres yapmıştı. Konu üzerinde konuştuk ve yeni insanlarla tanıştıkça, yeni arkadaşlar edindikçe bu korkusunun geçeceğini söyledim. Her zaman yeni yere adapte olmak kolay değildir ama eğer kendimize sınır koyarsak hiçbir şeyi başaramayız. Sınırlarımızı kaldırmamız veya esnetmemiz gerekiyor. Biraz olsun bu korkusunu aşmasına yardımcı oldum. Sonrasında yeni okulunu çok sevdiğini söyleyince ben de rahatladım.

Toplumsal Eşitlik Kiti adlı oyunu oynadık ve toplumsal cinsiyet eşitliğini çocuklara aşılamaya çalıştım. Tüm fotoğraflarda toplumsal cinsiyet kalıplarına uygun cevaplar verdiler. Sonra kadın denilince ve erkek denilince akıllarına neler geldiklerini sordum. Ve aldığım cevaplar tamamen toplum normlarına uyuyordu. Bunun aslında böyle olmaması gerektiğini, her insanın işi yapabileceğini ve kendi kendine yetmesi gerektiğini de konuştuk. Evde de o eşitsizliği daha önceden gördüklerini söylediler. Babaları herhangi bir ev işine yardım etmiyordu veya anneleri tamir yapmıyordu. Anneleri de bunun yanlış olduğunun farkındaydı çünkü eşi vefat ettikten sonra eşinin sorumluluğu da üstlenmesi gerektiğinde çok zorlanmıştı.

Alara çok zeki, çok akıllı, lider ruhlu bir kız ve kendi kararlarını kendisi alabiliyor. Farklı alanlara yeniliklere açık, el becerisi iyi ama imkânları kısıtlı. Bu imkânları elimizden geldiğince genişletmeye çalıştık, annesi de işbirliği yaptı. Satranç, origami, kodlama gibi yeni şeyler öğrendikçe kendine olan güveni arttı. Doğaya ve hayvanlara karşı olan duyarlılığı arttı. Evde plastikleri biriktirme başladı, kullanılmayan eşyalarla da farklı elişleri yaptı. Daha sık kitap okumaya, kendini daha iyi ifade etme başladı. Birbirimizin hayatlarına, kalplerine dokunabilmeyi başardık.

Küçük bir dokunuşun bile büyük bir fark yaratacağı inancındayım Bu proje için emek veren herkese çok teşekkür ediyorum.

get_footer();